PİNPON

PİNPON

“Başkan seni Samsun’a seminere yazıyorum” diyor Genel Merkez muhasebecisi Talha. Türk-İş’in Samsun’daki eğitim tesislerinde seminer varmış. Samsun pek cazip gelmemiş olacak ki; “Başka bir arkadaş gönderelim.” diyorum. “İsmail başkan seni istiyor.” diyor. İsmail Bayrakçeken Bolu Şube başkanı. Şube başkanlığımın ilk ayları olmalı. Tanıyorum ama henüz fazla samimiyetimiz yok İsmail başkanla. Mutlu oldum tabii “Tamam Talha, giderim.”

Tanımaktan çok mutlu olduğum, halen daha telefonla da olsa görüştüğüm değerli bir arkadaştır İsmail Başkan. Sevmediğim tek yönü, sendikada benden uzun olan tek başkandır. Yukarıdan aşağı bakmaya alıştığım için, İsmail başkana aşağıdan yukarı bakmak zor geliyor niye saklayayım.

Samsun’da boş zamanımız çok. Nedense şehre inip gezmek pek içimizden gelmiyor. İçki ile de benim pek aram yok.

Pinpon masası (masa tenisi) gördüm. Birkaç kez oynamışlığım var. “Başkan pinpon bilir misin?” “Biraz” dedi isteksizce. Nereden bilecek Allah’ın Bolulusu. Kedi fareyle oynar gibi oynarım ben İsmail başkanla ama iddialı konuşmuyorum ki kaçmasın; “Gel takılalım biraz, vakit geçer.”

Aldık topu, raketleri, başladık oynamaya. Yahu arkadaş, insanda edep adap olur. İzan vicdan olur. Ben 5 yapıncaya kadar İsmail başkan 15 yapıyor, 20 yapıyor. Hiç nazik de değil, “Bak, beni iyi seyret de öğren” diyor. Ayıp ayıp vallahi ayıp. Nezaket denilen bir şey var ama, Bolu’ya hiç uğramamış anlaşılan.

İsmail başkan, Bolu’da SEKA Kağıt fabrikasında çalışıyor. Meğer kamu işyerlerinde bu tür spor alanları varmış ve isteyen her gün oynarmış, nerden bileyim ben? …

Bahçenin kenarında voleybol sahası varmış. Bizim gibi canı sıkılan birkaç kursiyer davet etti; “Hadi voleybol oynayalım.”

Bakıyorum hepsi benden kısa, İsmail’in yanına bile yaklaşamazlar; “Ya bunlar nesine güveniyorlar?”

Benim pek voleybol oynamışlığım yoktur ama iyi bir seyirciyimdir. Oyunu biliyorum. En önemli etken boy. Gelen topu filenin üstünden rakip sahaya atacaksın. O kadar.

Meğer o kadar değilmiş. Adamlar zıplayıp zıplayıp tokadı çakıyorlar topa. İsmail biraz direnmeye çalışıyor ama ben seyrediyorum sadece. Arada benim de bir iki topa vurduğum oluyor ama hemen karşıdan bağırıyorlar. “Başkan bu sayılmaz.” “Niye?” “Sen topu taşıdın.” “Naptım?” “Taşıdın.” “O ne demek yaa?” “Ooo başkan oyunu bırakıp kuralını mı öğreteceğiz.”

Vallahi öğrettiler. Voleybolda “top taşıma” diye bir faul olduğunu orada öğrendim.

Bu ayıp da bana yeter.