GİDEROS KOYU
GİDEROS KOYU¶
İki üç senede bir köyü, Karadeniz’i gezmeye gideriz. O sene küçük Mehmet bacanak, hanımı Hatice kardeşimiz, ben Sabahat ve güzel kızım Rüya, birlikte gittik.
Köyde, köyün çevrelerinde gezdirdi abim bizi. Mutlu geçen tatilimizi bitirip dönüşe geçtik.
Ayancık’ta çok sevdiğim Kemal başkanım var. Her köy tatili dönüşü fırsatım olursa uğrarım Kemal başkanıma.
Kemal başkanım çok dürüst ve çalışkan bir sendikacı idi. Genel Merkeze seçilmesinde benim de çok katkım, emeğim vardı. Daha sonraları, Genel Sekreter olan Kemal Esin ile Genel Başkan Mürsel Taşçı anlaşamamış ve Kemal Başkan istifa edip ayrılmış. Dışarıdan müdahil olmak istemem ama Mürsel başkanın, Kemal başkanı yeterince değerlendiremediği hissi, üzüntüsü var içimde. Geçmişte Düzce Şube başkanı Cemil Tınaz gibi Kemal Esin’in de hak ettikleri değeri bulamadıklarını düşünüyorum. Cemil Tınaz hakkında, en başta Mürsel Taşçı ve Kemal Esin benimle aynı görüşte değiller ama ben nedense Cemil Tınaz’ı kaybedilmiş bir değer olarak gördüm her zaman. Araya giren lüzumsuz insanların dedikoduları sonucu 20 yıldır görüşmediğimiz Cemil’i her şeye rağmen severdim ben.
Neyse, bacanaklarla dönüşte, Ayancık’a Kemal başkana uğradık. Sağolsun, lezzetli balık ziyafetinden sonra, Kemal başkanın geceyi Ayancık’ta geçirme ısrarlarına rağmen, gece 12’ye doğru yola çıktık.
Yol bozuk olabilir diye uyarmıştı Kemal başkan ama yol bozuk değil, kazılmış. Yol yapım çalışması var, toz, toprak, çakıl. Vitesi birden ikiye atamıyorum ki ilerleyelim. Ayancık-Karabük arası, yolun yarısı böyle geçti, sabaha karşı indik Düzce’ye ama bittik resmen. İlk kez direksiyon başında gözlerim açık, uyukladığımı hissettim. Arka koltukta annesi ile teyzesi arasında, bitmeyen yolculuğun perişanlığını yaşayan kızım, o geceden sonra uzun yolculuklardan nefret etti.
Burada hakkını teslim edeyim, Mehmet bacanağım hiç uyumadı, sabaha kadar konuştu, zaman zaman şarkı türkü bile söyledi. Korkunun gözü kör olsun. …
Bir sene sonra, ben ve Sabahat, Güneyköylü bacanağım Zafer ve eşi, kardeşimiz Özcan’la gittik köye, Karadeniz’e.
Yine köy ve çevresinde gezdik, akrabaları dolaştık. Maçka’da Mehmet bacanak, Hatice, çocukları İlker, gelinleri Kezban’la buluştuk. Mehmet bacanağımın dünürü Salih beylerin misafiri olduk. Rize, Ardeşen, Ayder epey gezdik, dolaştık.
Dönüşte Zafer bacanak ve hanımlarla Ayancık’a uğradık. Kemal başkanımın misafiri olduk. Küçük bir konteyner yerleştirmiş deniz kıyısı arazisine, karı koca mutlu yaşıyorlar. Ev yapımı rakı ikram etti, bir kadeh ben bile içtim. Yengemiz güzel, lezzetli ikramlarda bulundu, ellerine sağlık. O gece Ayancık öğretmenevinde kalıp, ertesi gün, sahil yolunu takiben yola çıktık.
Sahilde de yol çalışması var ama gündüz gözü, yavaş yavaş ilerledik. Cide’de, sonra da Hacı Veli denilen yerde salaş bir çardakta çay içtik. Ne güzel doğası var yörenin.
Zafer bacanağın annesi Bartınlı. Karadeniz kıyısında, muhteşem manzaralı Gideros koyunda akrabası varmış, uğrayalım dedik. Yavaş yavaş indik koyun kenarına. Yol, çıkmaz yol ve sağ tarafa araçlar çekilmiş.
Sağa sola sorduk, soruşturduk, bulamadık akrabaları. Döneceğiz. Arabaya yalnız bindim. Zorla dönüş yaptım, hareket ettim. Daracık yol üzerinde derin bir çukur, ön sol tekerlek çukura düştü. Çıkmam lazım ama çıkamıyorum. Sonunda yüklendim gaza. Ön kaputtan fırlayan dumanlar arasında çıktım çukurdan, ilerledim, biraz yukarıda hafif düz bir alanda, arabayı kenara çekip bekledim geridekileri.
Az sonra yürüyerek geldiler, hep beraber arabaya bindik. Hareket için debriyaja dokundum, boş, bom boş. Vitese geçemiyorum, dolayısıyla hareket edemiyorum. Çukurdan çıkayım derken baskı-balataları yemişim.
Çok da cahilim bu konularda. İstanbul’u, sigortacım, arkadaşım Ali Yılmaz’ı arıyorum. Sağolsun Ali, çekici bulmuş bana “Olduğun yerde bekle, çekici geliyor.” diyor. Bekliyoruz. Bu arada resim çekip, Facebook’ta paylaşıyorum “yolda kaldık” diye. Bilerek, planlayarak yapmadım yeminle.
Hayatımın en gururlu dakikaları başladı az sonra. Ne çabuk gördünüz? Ne çabuk duydunuz? Ne çabuk haberleştiniz?
Önce Ankara’dan Yılmaz aradı; “Başkan nasılsınız, bir ihtiyacınız var mı?” “Sağol Yılmaz, iyiyiz, çekici bekliyoruz.”
Ayancık’tan Kemal başkan arıyor; “Başkan iyimisiniz, yardıma ihtiyacınız var mı? Sefai başkan, Bartın’da karşılayacak, yardımcı olacak size tamam mı?” “Teşekkür ediyorum başkanım, iyiyiz merak etme.”
Bartın’dan Sefai başkan arıyor; “Başkanım, madem çekici ile geliyorsunuz, ben Bartın’da bekliyorum sizi. Sakın üzülmeyin telaşlanmayın, her şeyi hallederiz.”
İzmir, Foça’dan Tuncay Şentürk başkanım arıyor; “Geçmiş olsun başkanım.” diyor.
İstanbul’dan mahalle arkadaşlarımdan da arayanlar oluyor. Sanki tüm dostlar seferber olmuşlar.
Hemen hemen yarım saat içinde oluyor bu konuşmalar. Ne güzel şeymiş örgütlü olmak. Ne büyük gururmuş böyle dostlara, arkadaşlara sahip olmak.
Çekicinin üstünde hanımlar biz bacanakla arabanın içinde; maceralı, 80 km’lik bir yolculukla Bartın’a indik.
Çekicinin şoförü her işimizi halletti. Şehirde eşyalı, boş bir dairesi varmış bizi oraya yerleştirdi, paranın lafını bile ettirmedi. Bize tamirci bulup aracımızın tamir işini ertesi güne hallettirdi. Allah razı olsun.
Sefai başkanım, bizi evinde ağırlamaya hazırlanmış. Çekici şoförünün evinde kalmamıza üzüldü ama bizi evine götürüp ağırladı, hanımı çok candan ilgi gösterdi.
Ne güzel insanlar varmış yurdumda. Ne güzel dostlarım varmış yurdumun bir yanında.
Ertesi gün yola çıktığımda çok mutlu ve gururluydum ama telaşımız vardı. Adayımız Muharrem İnce’nin Maltepe mitingine yetişebilmek. Gezi tarihlerini bu mitinge göre planlamıştım ama olmadı, yetişemedik. Canımız sağolsun.