VEFA POYRAZ LİSESİ
VEFA POYRAZ LİSESݶ
1969 Ekim ayının ikinci haftası. Babam önde, Mahmut’la ben arkada Gaziosmanpaşa (Taşlıtarla) Havuzbaşı’nda Plevne Lisesi müdür yardımcısı odasına girdik. “Alamayız, sınıflarımız dolu” diyor müdür yardımcısı. “Küçükköy Vefa Poyraz Ortaokuluna gidin.” diye de yol gösteriyor. “Peki” diyor babam ve çıkıyoruz okuldan.
Küçükköy Vefa Poyraz Ortaokulu… Hiç sorun çıkarmıyor oradaki müdür yardımcısı. Kayıtlarımız yapılıyor ve biz ertesi günün sabahı Mahmut’la yeni okulumuzun yoluna düşüyoruz. Birkaç gün sonra da, babam pek istekli olmasa da annem Türkan’ı Ertuğrul Gazi İlkokuluna kayıt ettiriyor.
Bizim kayıt olduğumuz 69-70 öğretim yılında ortaokul olan okulumuz, iki yıl sonra lise oldu. 71-72 eğitim yılında Vefa Poyraz Lisesi’nin ilk öğrencilerinden biriydim. Orta 2, 3 ve lise 1. sınıfı Vefa Poyraz Lisesi’nde okudum. Burada geçen üç eğitim yılım, tüm öğrencilik hayatımın en kötü yıllarıydı.
Orta 2 ve 3. sınıfları çok zor geçtim. Resmen dökülüyorum. Sonuçta ortaokulu bitirdim zor da olsa. Bana kalsa yolun sonuna gelmiştim ama yine annemin zoruyla, babamla okulun yolunu tuttuk. Birinci kattaki müdür yardımcılarının oda kapısı açık. Recai ve İrfan hocalar içeride masalarında oturuyorlar.
Babamla selam verip Recai hocanın masasına yaklaştık. Recai hocam bana biraz değişik bakıyor, beklemediği bir olayla karşılaşmış gibi bir şaşkınlık ifadesi var bakışlarında. “Hayrola Selami? Niye geldin?” “Liseye yazılmaya geldim hocam.” Hocam şaşkın, İrfan hoca ile bakışıyorlar. Tekrar bana dönüyor, “Oğlum, biz, sırf ortaokul diploması olsun diye seni sınıf geçirdik. Sen liseyi nasıl okuyacaksın?” Başım önümde. Hocam çok haklı. Benim geride kalan iki seneme bakınca, liseyi okuyamayacağım ortada. Yine de kıyamıyor Recai hocam “Madem gelmişsin, kaydını yapalım ama sen de çok çalışacaksın, tamam mı?” “Tamam hocam.”
Liseye kayıt yaptırdık ama bende gelişme yok. Mayıs ayına geldiğimizde, not durumumun daha da kötüye gittiğini görüyorum. Israr etmenin bir anlamı yok, bir karar vermeliyim. Aile olarak da abimin ve babamın tüm çabalarına rağmen, ekonomik olarak sıkıntıdayız. Bu ortamda artık benim de bir şeyler yapmam lazım. Bir akşam, anneme ve babama, zayıflarımı düzeltemediğimi, okulu bırakmak istediğimi söylüyorum. Sessizce kabul görüyor teklifim. Annemin ne kadar üzüldüğünü görebiliyorum ve buna sebep olduğum için vicdan azabı çekiyorum.
Ben 1972 yılı Mayıs’ında okulu bıraktım ama ailece bir tesellimiz vardı. Mahmut ve Türkan devam ediyordu. O yıl orta okulu bitiren Mahmut, ev sahibimizin astsubay olan kardeşinin tavsiyesi ile Kuleli Askeri Lisesi sınavlarına girdi ve kazandı. Bu sevinç, benim yarattığım üzüntüyü nispeten gidermişti.
Tek kız kardeşimiz Türkan ise, ilkokulu bitirdikten sonra ayrıldı okuldan. Aslında ayrıldı yanlış ifade, ortaokula gönderilmedi. Babam için ilkokul yeterli idi zaten. Annem ne düşündü Türkan’ın eğitime devamı için bilemiyorum. Sessiz sedasız bitti Türkan’ın eğitimi. Hiçbirimiz, hiçbir şey yapmadık tek kız kardeşimiz için. “Kız çocuğu evde anasının dizinin dibinde oturur” geri, yobaz anlayışının hakim olduğu toprakların yetiştirdiği ürünlerdik sonuçta.
Sağlık ve güzellikler hep onunla olsun inşallah. …
2019 yılı Mayıs ayının bir Pazar günü, Vefa Poyraz Lisesi’nde yıllık pilav gününe davet edildim. Eski sınıf arkadaşlarımdan Yasin Yaman’ın organize ettiği ve sınıf arkadaşlarım olan Mukaddes Özcan, Orhan Güler, Ömer Asım Yedekçioğlu, Nuriye Yılmaz, Nilgün Tutgar, Işık Mandıralı, Ahmet Tanrıverdi, Zümrüt Şahbenderoğlu, Kadriye Yanık, Fersan Çoksavcı, Şevket Himmetoğlu ve ismini hatırlayamadığım çok arkadaşımla yıllar sonra hasret giderdik.
Güzel bir gündü, çok mutlu oldum.