AYRICALIK

AYRICALIK

Bizim köyde okul olmadığından ilkokula 1963-64 ilköğretim yılında Yoma’da (Camili) halamların yanında başladım. Köylüm Tevfik Usta’da benimle birlikte bu okulda başlamıştı eğitim hayatına.

İbrahim Kurt isminde bir öğretmenimiz vardı ve beni çok severdi. Öğretmenim beni sınıf başkanı yapmıştı. Sınıf başkanı olarak en önemli görevim, tenefüslerde herkesi sınıftan çıkarmak, pencereleri açarak sınıfı havalandırmaktı. Sınıfta en yakın arkadaşım Tacettin’di. Teneffüslerde herkesi sınıftan çıkarırdım ama en yakın arkadaşım Tacettin benimle sınıfta kalırdı. Onu çıkarmazdım, ayrıcalıklı davranarak arkadaşlığımı gösterirdim çocuk aklımla. Bu kesintisiz ve istisnasız okulun son zamanlarına kadar devam etti.

Okulun son haftalarıydı sanıyorum, bir gün Tacettin “Sen sınıf başkanlığını bana bırak, ben de seni teneffüslerde sınıfa alırım” dedi. “Nasıl olacak, öğretmen kızmaz mı?”dedim. “Sen söylersen kızmaz.” dedi. “Tamam” dedim ve ilk derste öğretmene, “Öğretmenim ben sınıf başkanlığını Tacettin’e bırakmak istiyorum” dedim. Öğretmen hiç sorgulamadı, “Tamam, bundan sonra Tacettin sınıf başkanı olsun” dedi.

İkimiz de çok mutlu olduk. Dersin sonunu zor getirdim heyecandan. Zil çalar çalmaz, büyük bir heyecan içinde diğer öğrencilerle beraber ben de dışarı çıktım. Sınıfın tamamı dışarı çıkınca Tacettin kapıyı kapattı. Birkaç dakika oyalandıktan sonra kapıya yanaşıp tıklattım. Bekledim, ses yok. Kapıya hafif vurmuş olmalıyım diye düşündüm. Kapıyı açmadığına göre duymamıştı. Duysa kesin koşarak gelip kapıyı açardı bana. Ben herkesten biri değildim ki, başkanlığı kendi isteğimle ona vermiş en yakın arkadaşıyım. Yani bana yasak yok. Biraz daha sert tıklattım bu sefer ve kendimden de Tacettin’den de gayet emin bir şekilde kapının açılması bekledim. Kapı açılmadı ama “Kim o?” diye bir soru geldi içeriden. “Benim” dedim, “ben Selami’yim Tacettin aç kapıyı.” diye seslendim. “Olmaz, açmam, yasak bilmiyor musun?” diye kesin, kararlı konuştu içeriden Tacettin. “Ben Selami’yim Tacettin” diye tekrarlayacak oldum, “Ben anlamam, kimseye kapıyı açmam” dedi Tacettin.

Donup kaldım kapının önünde. Dilim tutuldu, nefesim kesildi. Utandım, ezildim, kırıldım. Tacettin doğrusunu yapıyordu, kuralları uyguluyordu. Yanlışı yapan bendim. Aylarca Tacettin’e ayrıcalık tanımıştım, yanlış yapmıştım. Şimdi de kurallara aykırı ayrıcalık istiyordum. Hepsi doğru ama biz can ciğer arkadaştık. Ben ona arkadaşlığımı göstermiştim, Tacettin’den de bunun karşılığını istiyordum, fazla bir şey değil. Çok üzülmüştüm. Çok çok üzülmüştüm. Kırılmıştım. Ama çok büyük bir ders almıştım. Bu ders benim için büyük şanstı.

Yıllar sonra, Giresun’da Orta 1’de okuduğum sene, şehirden köye giderken aynı araçta karşılaştık Tacettin’le. Yanımda Orta 1. sınıfta da aynı sınıfta okuduğumuz Tevfik Usta da vardı. Tevfik o günü hatırlar mı? Sanmıyorum. Çünkü onun için hiçbir ilginçliği yoktu o karşılaşmanın. Tevfik beni dürttü “Bak tanıdın mı? Yoma ilkokulundan Tacettin” dedi. Baktım, evet Tacettin. Bize bakıyor. “N’aber Tacettin?” dedim. Tacettin yüzünü öte çevirdi. Utanmıştı anlaşılan, konuşamadı. Üzüldüm haline. O günden sonra bir daha karşılaşmadık Tacettin ile. Umarım mutludur.