AYILAR

AYILAR

Garalı’nın diğer mahallelerini bilmem de bizim mahalleyi Bekiraan Hasan bekliyor yaz kış, karısı teyzem kızı Hacer ablamla birlikte. Bir de Hasan’ın kardeşi Bekiraan Ahmet ve karısı Zeynep, çocukları Emre. Bir de Kalafatın Ahmet ve karısı Fadime ablam.

Gadun’u unutmuşum. Ateşlere geleyim ben. Gadun unutulur mu? Benim ilkokul arkadaşım. Ben köye gidince, hava karardıktan sonra yalnız başıma kapıya çıkamıyorum ecinni korkusundan. Gündüz bile değirmen yanına gidemiyorum ayı, domuz ve dahi yılan korkusundan, Gadun gece gündüz, kar kış köyde yaşıyor, hem de tek başına, hem de Gadun başına. Ateşlere geleyim ben, Gadun unutulur mu? Kışın şehre gidip, yazın köye gelenleri saymıyorum. Galip abi ve Zeliha abla gibi. Köylücülük oynuyorlar yalancıktan, yer miyim ben.

Bak yaa, Gavaz gızını unutmuşum, boşuna mı diyorum ateşlere geleyim ben. Hey gidi Gavaz gızı abla. Adını bile hatırlamıyorum, ayıp bana. Bekiraan Hasan’ın annesi. Yaşlanmış, yatakta sürdürüyor yaşamını. R. Tayyip Erdoğan’a bol bol dua ediyor. “Erduvan yapii Erduvaannn.”

Her köye gidişimde Hacer ablam sırgan yağlaşı yapar getirir, galdirik, gabalak turşusu getirir elleri dert görmesin.

Köyde arıcılık yapmaya başlamışlar. Bekiraan Hasan’ın da, Ahmet’in de arıları var. Acı kestane balı üretiyorlar ki bal değil ilaç mübarek.

Hükümet, bizim ormanlara ayı, domuz salmış yaban hayatı zenginleşsin diye. Ayılar da arı kovanlarına saldırır olmuş. Ayı işte. Herkes kovanlarının yanına piknik tüpünden, mutfak tüpünden yarım saatte bir patlamalı düzenek kurmuş. Gece olunca şenlik başlıyor “Bommmmm, gümmmmm” sabaha kadar. Köyün dört bir yanında tüpler patlıyor. Öyle eğlenceli ki, ayılar da fark etmiş eğlenceyi. Başta biraz tırsmışlar ama şimdi güle eğlene talan ediyorlar kovanları.

Dedim ya Hacer abla teyzemin kızı, yani eniştemiz olur Bekiraan Hasan. Bir de hoş sohbettir ki sıkılmazsınız yanında. Eniştesi, Kezban halasının kocası, rahmetli Zırab’ın Halil’in çok hikayesi vardır Hasan’da. O anlatmasa biz ısrar ederiz hemi de anarız rahmetliyi.

Tirebolu taraflarında, yol işinde çalışıyormuş Halil abi. Bir kış günü Ermez’de iyice çekmiş kafayı. Ev uzak, kafa iyi, gidemiyor. Hasan koltuklamış, zor bela götürmüş eve kadar. Kezban yenge ayakta, çocuklar, kız çocukları, uyumuş.

Halil abi’nin cebinde, yol çalışmalarında kullanılan dinamit lokumlarından var. Çıkarmış bir tane. Muhtar çakmağını çakıyor “Tutuşturayım mı ha ha, patlatayım mı ha ha ha” şaka yapıyor kendince. Ne Hasan’ı dinliyor, ne Kezban yengeyi. Tutuşuyor dinamitin fitili, bir telaş başlıyor Halil abi’de. Nereye atacak evin içinde. Hasan, Kezban yenge köşelere, yatak yorgan altlarına atılıyorlar. Halil abi rastgele fırlatıyor elindeki dinamiti odanın bir köşesine: “Buummmmm!”

Evin içi savaş alanı. Tenekelerdeki mısırlar, kıyı köşelerdeki erzaklar darmadağın. Ama bir mucize oluyor, kimsenin burnu bile kanamıyor. O küçücük, daha sabi olan kız çocuklarının yüzü suyu hürmetine olsa gerek, Allah koruyor hepsini.

Hey gidi Halil abi, Ay tepesinde tek başına yatıyor şimdi. Allah’ın rahmeti üzerine olsun.