KERAAT (KERRAT) CETVELİ
KERAAT (KERRAT) CETVELݶ
Eskiden, bizim ilkokul zamanlarımızda, defterlerimizin arkasında keraat cetveli basılı olurdu. Şimdilerde buna çarpım tablosu diyorlar. İlkokul 2. sınıfında her öğrenci keraat cetvelini öğrenmek zorundaydı. Çaresi yok ezberleyeceksin. Nasıl öğrenilir keraat cetveli? Parmaklarla, çakıl taşları ile, böce taneleri ile. Yöntem ezberleme. Sadece çocuklar değil, çocuklar ile birlikte anneler babalar da keraat cetveli ezberlerdi yıl boyunca.
Övünmek gibi olmasın ama sınıfımın en iyisiydim bana göre. Çalışkan öğrenciyim yani. Ben her derste en iyi olduğumu sanıyordum. Meğer öyle değilmiş. Yani en azından matematik dersinde benden iyisi varmış. Hatırladığım, matematik derslerinde (o zamanlar Aritmetik diyorduk galiba) hep tuhaf bir heyecan, gerginlik duyuyordum nedense, işte o gün heyecanımın, gerginliğimin sebebi ortaya çıktı.
Bir gün derste Mehmet Taner öğretmenimiz keraat cetveli sınavı yapıyor. İlk önce tahtaya Tevfik Usta’yı kaldırdı öğretmenimiz. Tevfik ile Yoma (Camili) köyü ilkokulu 1. sınıfında da birlikte idik. Yani biliyorum ki ben Tevfik’ten aşağı değilim. Aşağı ne demek daha iyiyim, daha çalışkanım.
Tevfik tahtaya kalktı. Ben de Tevfik kadar heyecanlıyım sıramda. Öğretmen bir soru sordu Tevfik doğru cevap verdi. Bir soru daha Tevfik onu da bildi. Bir daha, bir daha Tevfik bütün soruları bildi ve yerine oturdu. Ben bir rahatladım, bir rahatladım ki… Bu kadar işte ya! Bu kadar kolay yani. Tevfik her sorulanı bu kadar kolay bildiyse, ben ooo lafı mı olur? Ben bir kere sınıfın en çalışkanıyım ya, öyle rahatladım işte.
Tevfik oturdu, öğretmen beni kaldırdı tahtaya. Gayet kendimden emin kalktım. Öğretmenim bir soru sordu bildim, bir tane daha onu da bildim, arkasından “9 kere 5” dedi. 9 kere 5… Ben durdum. 9 kere 5… Öğretmen bana bakıyor, ben öğretmene…
Hani şimdilerde “kal geldi” diye bir söz var ya, öyle kaldım işte. “5 kere 9” dedi bu sefer. Haydaaa. Ben daha 9 kere 5’i bilememişim, şimdi de 5 kere 9 çıktı karşıma. Beyin durmuş, bende hiçbir yanıt yok, öylece kalmışım. 5 kere 9, 9 kere 5, 5 kere 9… Soruyu tekrarlayıp duruyorum beynimde.
Aval aval bakıyorum. Yav ben nasıl bilemem, üstelik Tevfik de bilmiş. Ben nasıl bilemem? Arada çaresizce sınıf arkadaşlarıma bakıyorum. Herkes parmakları ile bir şeyler işaret ediyorlar ama ben kalmışım öyle. Üstelik Tevfik her soruyu bilmişken.
Otur yerine diyor öğretmen. Şaşkınım. Kendi bilemediğime şaştığım kadar, benim bilemediklerimi Tevfik nasıl bildi ona şaşıyorum. Demek ki neymiş? Matematik’te Tevfik benden iyi imiş. Allah kahretsin beni.
Sonra ne mi oldu? Benden sonra da hiç kimse soruları bilemedi. Ve öğretmen, Tevfik hariç hepimizi okulun (Demircinin evinin) ahırına hapsetti, akşama kadar hapis yattık ahırda.
Yalnız, hatırladığım kadar bizden büyükler de vardı bizimle birlikte hapis yatan. Hayati abi vardı mesela, onlar da mı keraat cetvelinden yatmışlardı bilmiyorum.