AŞIKOĞLU SÜLALESİ
AŞIKOĞLU SÜLALESݶ
Bizim sülaleye AŞUGO’lar derler. Bu Aşıkoğlu’ların yörede halk diliyle söylenişidir. Yani bizim baba tarafımız AŞIKOĞLU sülalesidir. Anne tarafımız ise, annemin baba tarafı Ayvasıl (Hamzabaşoğulları), anne tarafı Lapa köyünden gelmedir.
Giresun’da Aşıkoğlu sülalesinin toplu mekan tuttuğu yer, şehire 5 km. mesafedeki Kayadibi mahallesidir.
Dedem, 1930’larda, Kayadibi mahallesinden, cumhuriyet sonrası, Rumların gitmeleri ile boşalan KARAALİ köyüne göç etmiş. Üç erkek, iki kız çocuğu ile, neden Kayadibi köyünü terk edip, şehre 30-40 km uzaklıktaki bu köye geldiği ile ilgili pek bilgimiz yok. Dedem de nenem de pek sohbet seven insanlar değildi. Sülale ile ilgili kendilerinden duyduğum hiçbir bilgi yok hafızamda.
Kayadibi’ndeki akrabalardan Karaali köyüne gelen, bizleri ziyaret eden kimseyi hatırlamıyorum. Ama Kayadibi’ndeki akrabalarımızın pek çoğunun isimlerini sık sık duyardık. Mesela Meri halanın, dedemin kız kardeşinin ismi sık anılırdı. Ali Onbaşı emmi, Turan Emmi isimlerini duyardık.
Güneyköy’de de, akrabalarımız varmış. Bahtiyar abim bir çoğunu tanıyor ama ben Giresun’dan küçük yaşta, 13 yaşımda ayrıldığım için köy dışındaki akrabaların hiçbiri ile tanışmamıştım. Bizim köydeki akrabalarımızdan akranlarımı tanıyordum en azından. Hayati, Necati kardeşler, Erol, Adnan, Zeki ve Orhan Işık’larla ilkokul yıllarımda tanışmıştık. İlginç olan, Kayadibi’ndeki akrabalarımız ziyaretimize gelmiyordu ama biz de gitmiyorduk hiç. Belki gidiliyordu da, küçüğüm diye beni hiç götürmemişlerdi. Abim bir kaç kez gitmişmiş ama ben bunu 40-50 yıl sonra öğrendim.
Sülale ile ilgili babamdan bir iki kırıntı kalmış aklımda. Birincisi, babamdan: “Bizim sülale Gümüşhane’de iken Alevi’ymişiz.” sözünü duyduğumu çok net hatırlıyorum. İkincisi, yine babam bir gün: “Bizim sülale ilk önce Eriklimanı’na gelmiş.” demişti. Ben Eriklimanı’nı bir Karadeniz türküsünden, bir Rize türküsünden hatırlıyordum:
Erikliman’da pazar Pazarın tellalı var
Dolayısıyla, kafamda Aşıkoğlu sülalesinin, her nereden geldiyse artık, ilk Rize’ye gelmiş olduğu yerleşmişti. Ancak yıllar sonra, Giresun kıyılarında da bir Erikliman olduğunu öğrendim.
Bir aralar, sülale ile ilgili meraklarım depreşti. Babamın “Bizim sülalenin, Gümüşhane’de iken Alevi” oldukları sözü ile sülalenin lakabının Aşıkoğlu olmasını bir araya getirince şöyle bir sonuç çıkıyor. Karadeniz’de Aşıklık geleneği yoktur. Bu gelenek daha ziyade alevilerde vardır. Öyle ise babamın söylediğinin gerçek olması kuvvetle muhtemeldir.
Peki, Gümüşhane’ye nereden geldiler ve neden Alevi iken sünnileştiler? Çok sağlıklı olmasa da, hafızamda kalan kırıntılar ve tesadüfen bulunan bilgilerle bir yerlere ulaşılabiliyor.
İnternette, Ankara, Balalı emekli bir öğretmen, Abdullah Işık’ın bir yazısını okudum tesadüfen. Kendisinin de Aşıkoğlu’lardan olduğunu yazan emekli öğretmenimiz: “Aşıkoğullarının, Türkmenistan’ın Dış Oğuz bölgesinden Anadolu’ya geldiklerini, Akkoyunlu devleti sınırları içinde, Erzurum (Pasinler, Horasan) civarında yaşayan Bozulus Türkmenlerinden olduklarını, Akkoyunlu devletinin yıkılmasından sonra (1501) Erzurum’dan Batı’ya doğru (Ankara’nın Bala, Keskin, Evren-Balıkesir ve Söke dolaylarına) göç ettiklerini, bu göç esnasında küçük bir grubun Karadeniz sahil kesimine yöneldiklerini, ancak bunun nedeninin bilinmediği yazmış. Emekli öğretmenimiz bunları neye dayanarak yazdı bilemiyorum. Kendisine görüşmek, yazışmak dileğimi bildiren mesaj attım ancak dönüş olmadığı gibi bir süre sonra da bu öğretmenimizin izini kaybettim.
Bu bilgileri doğru kabul edersek, bir soru açıkta kalıyor. Alevi olan Aşıkoğulları nasıl sünnileşti?
Bu soruya da şöyle cevap verilebilir. Bilindiği gibi, Osmanlı Padişahı Yavuz Sultan Selim, İran Safevi hükümdarı Şah İsmail’in Anadolu Türkmenlerine olan ilgisinden, Anadolu Türkmenlerinin de Şah İsmail’e olan bağlılığından rahatsızdı. Bu bağı koparmak isteyen Yavuz Sultan Selim 1514 yılında, Çaldıran savaşında Şah İsmail’i devirdi. Seferin devamında, 1517 yılında Mısır’da Memlük devletini yıkan padişah, rahatsız olduğu Alevileri sünnileştirmek için Mısır’dan din hocaları getirdi ve Anadolu’da yoğun bir sünnileştirme programı uygulandı. Anlaşılan Alevi olan Aşıkoğlu sülalesi de bu programdan nasibini almış. …
Kayadibi’ndeki akrabalarımızla neden hiç görüşmediğimiz konusunda, akla yatkın hiçbir açıklama bulamadım bu güne kadar. Bir gün İsmet amcama açtım konuyu “Kayadibi’ndeki akrabalarımız bizi pek istemezlerdi. Bazen annemle giderdik, bizi içeri davet etmezler, kapıdan konuşurlardı.” dedi amcam. Çok üzülmüştüm, amcam da oldukça üzgündü bunları söylerken.
Yıllar sonra, gelişen teknoloji sayesinde, Facebook üzerinden, hiç tanımadığım görüşmediğim akrabalarıma ulaştım mesajla. Her mesaj attığım Aşıkoğlu’dan sıcak karşılıklar aldım. Giresun’a gittiğimde evlerine misafir olduğum Erdoğan Işık abim ve ailesinin yakın ilgi ve misafirsever davranışlarından çok mutlu oldum. İsmet amcamın sözlerine bir anlam veremedi Erdoğan abim, çok üzüldüler. Yıllar sonra, Kayadibi’nde sevgi ile açılan akraba kapılar olduğunu bilmek de çok güzel bir duygu.
Kayadibi’nin üstünde, Karadağ’da da akrabalarımız varmış. Abim evlerine götürdü bizi hanımlarla birlikte. Bir ilgi, bir yakınlık, ne kadar mutlu olduk. Derken akraba abimiz hükümetin icraatlarını övmeye başladı, ben de bazı görüşlerine itiraz ettim, karşı çıktım. Kızdı bana “Sen Kılıçdaroğlu gibi konuşuyorsun” dedi bana öfkeyle. Ayrılırken abime bir küçük bidon taflan turşusu verdi, benim yüzüme bile bakmadı bir daha.